ALİŞİM
Kasnağından fırlayan kayışla
Kaptırdın mı kolunu alişim!
Daha dün öğle paydosundan önce
Zileli'nin gitti ayakları.
Yazıldı onun da raporu 
"İhmalden!"
Gidenler gitti alişim,
Boş kaldı ceketin sağ kolu...
Hadi köyüne döndün diyelim,
Tek elle sabanı kavrasan bile
Sarı öküz gün görmüştür,
Anlar işin iç yüzünü!
Üzülme alişim sabana geçmesse hükmün
Ağanın davarlarına geçer...
Kim görecek kepenek altında eksiğini
Kapılanırsın boğazı tokluğuna.
Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
Beklesin mızrabını.
Sağ yanın yastık ister Alişim,
Sol yanın sevdiğini.
Ama kızlar da emektar sazın gibi,
İki kol ister saracak

LEYLAKLARI ANLATIYORUM
Leylak getiriyorsun bana güneşli br gün
Onu saçlarından topladığın belli
Bir leylak bahçesisin karşımda

Böyle kucağında kalsa daha iyi
Bir vazoya bırakıp gidiyorsun
Sen gidiyorusn leylaklar kalıyor mu sanki
Önce renkleri gidiyor arkandan
Nesi varsa gidiyor soyunarak

Her vazoya baktıkça karşımdasın ne tuhaf
Her kokladıkça dönüp dönüp geliyorsun 
Düşünceler gibi filizleniyorsun
Yaprak yaprak gelişiyosun
Leylak leylak bakıyorsun gözlerimin içine
Ölümsüz bir mevsim oluyorsun

BİR SINAVSA EĞER
Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır
Kapımı çalanlar gece yarılarında
Okunan kararlar yüzüme karşı
Korkmuyorum duygusal bitişlerden
Tükenen kurşun kalem tanığımdır

Ölümle burun buruna bir gençlik boyu
Sıtmasında vereminde Anadolu'nun
Dönülmez bekleme kamplarında
Suçsa suç sorguysa sorgu hapisse hapis
Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda
Elimde böyle tükenen bardak

Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden 
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta dursun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde

BİR KOZADA
Geç kalmadık tam zamanı
İş başlamaktaydı başladık
Örüyoruz kozamızı birlikte
Zaman da bir kozadır ipekböceğim
Her solukta örülen
Bir dışındayız bir içinde

Bir gün bizim de dokunacak
Atlasımız çalışkan ellerde
Gül yaprağı inceliğinde duru
Sabahların eridiği mavilikte
Mekikler söyleyecek türkümüzü
En güzeli bu değil mi övgünün
En sürüp gideni ipekte

İlk yağışla başldı diriliş
Özsuyla buğulandı dalların ucu
Yaprağa durdu dipten doruğa
Bahçedeki dut ağacı